31 Ekim 2016 Pazartesi

Ben Bir Denizim Demedim Mi Sana

Ben Bir Denizim Demedim Mi Sana

Oraya gitme demedim mi sana?
Seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim?
Bir gün kızsan bana, alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen
Dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi?
Demedim mi şu görünene razı olma
Demedim mi sana yaraşır otağ kuran benim asıl.
Onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?…
Ben bir denizim demedim mi sana.
Sen bir balıksın demedim mi,
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
Senin duru denizin benim demedim mi?
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
Senin kolun kanadın benim, demedim mi?
Demedim mi yolunu vururlar senin,
Demedim mi tövbeni bozarlar senin.
Oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?
Onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?
Ben bir denizim demedim mi sana.
Sen bir balıksın demedim mi,
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
Senin duru denizin benim demedim mi?
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
Denin kolun kanadın benim, demedim mi?
Demedim mi yolunu vururlar senin,
Demedim mi tövbeni bozarlar senin.
Oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?
Mevlânâ Celaleddin Rumi 

“Bir yanda ölümdür ama o yanda doğumdur. Ölüm batma gibi görünür, ama aslında doğmaya hazırlıktır”.
- Hz. Mevlana

En Çok Kimi Seviyorsan, 
Seni En Çok O Yorar ki; Bu Tuhaftır…
Seni En Çok Kim Yoruyorsa, 
En Çok O’nunla Huzur Bulursun Ki; Bu Daha Tuhaftır…
Ve, Huzur Bulduğunuz Şeyler İçin, Her Zaman Yorulmaya Değer…
- Şems-i Tebrizi 
Ey kalbim !
Ey suları usul usul yükselen gizli deniz
İçimiz damar damar parçalansa da
Dışımız lâl gibi sessiz.

18 Ekim 2016 Salı

Probiyotikler ile enfeksiyonlardan ve hastalıklardan korunmak mümkün



Probiyotik bakterilerin ürettiği temel besinler içeriğinde vitamin ve enzimler bulundurduğundan, bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek, zararlı mikroplardan vücudu korumaya yardımcı olduğunu söyleyen Diyetisyen Emre Uzun, probiyotiklerin ayrıca mikroplara saldırarak onların büyümesini engellerken, grip, nezle, sinüzit, orta kulak iltihabı gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde olumlu sonuç almaya katkı yaptığını belirtiyor. Bağışıklık sisteminin zayıf olduğunu düşünenler bu bakterileri içeren süzme peynir, yoğurt, kefir ve ayran tüketimini arttırarak, kışa daha sağlıklı girebileceklerini dile getiren Emre Uzun, probiyotik kullanımı ile ilgili kapsamlı bilgiler verdi.

Bakteri dendiğinde akla hep hastalık yapıcı ve vücuda zarar verici mikroorganizmalar akla gelir. Fakat bağırsağımızda yaşayan ve vücudumuza fayda sağlayan yararlı bakteriler de bulunuyor. Prebiyotikler bağırsakların hareketlerini düzene sokan ve probiyotiklerin etkisini artıran sindirilmemiş, suda çözünebilen liflerdir. Bunlar da mikroorganizmaların çoğalmasını önlemekte etkilidir. Aynı zamanda kalsiyum ve magnezyum gibi minerallerin emilimini arttırırlar. Prebiyotiklerin en iyi kaynakları soya fasulyesi, kuru baklagiller, enginar, soğan, sarımsak, muz, yulaf, pırasa, keten tohumu ve arpadır.
Probiyotik bakterilerin ve prebiyotiklerin bağışıklık sistemini güçlendirmek dışında da vücuda pek çok yararlı etkileri mevcuttur. Besinlerin bağırsaktaki sindirimlerini kolaylaştırarak kabızlık sorununu ortadan kaldırırken, kanseri önleyici etkisi, yağ emilimini azaltması ve kan kolesterol seviyelerini düşürmesi de kalbe iyi geliyor.

Probiyotik yoğurt

Probiyotik yoğurtlara normal mayaya ek olarak probiyotik bakteriler ilave edilerek hazırlanıyor. İçerik olarak yüksek miktarda yararlı bakterileri içerse de, meyvelileri şeker ilaveli olduğundan dikkat edilmelidir. Kilo problemi olanların özellikle sade olan probiyotik yoğurtlara yönelmeleri gerekiyor.

Kefir

Yoğurttan daha besleyici olan Kafkas içeceği iyi bir koruyucudur. İçerdiği probiyotiklerle savunma sistemini arttırır. Bunun yanında metabolizmayı hızlandırmaya yardımcı olur. Kefir, bol miktarda B vitamini, kalsiyum ve fosfor içerir. Ayrıca probiyotiklerle zararlı bakterilerin bağırsak duvarına yapışmasını engellemeye yardımcı olur.

Yoğurt

Ekşi bir süt ürünü olan yoğurt süte göre içeriği biraz daha zengindir. Laktoz intoleransı olan kişiler için iyi bir süt alternatifidir. Asit konsantrasyonu yüksek olduğu için zararlı bakteriler çoğalamaz. Yoğurt oluşumu sırasında probiyotik yükü artarak savunma sistemine yardımcı olurlar. Gribe karşı korunmak için hergün en azından 1 kase yoğurt tüketilmelidir.

Probiyotik+prebiyotik karışımı içeren grip kalkanı smoothie

1 çay bardağı kefir+1 yemek kaşığı keten tohumu+1 adet muz
Blendırdan geçirildikten sonra servise hazırdır.
1 su bardağı: 150 kkal


Kefir nedir, sağlığa ne tür faydaları vardır?


kefir-faydalariÇeşitli hastalıklar ve antibiyotik ilaçların kullanımı bağırsak florasındaki yararlı bakterilerin yaşamasını engeller ve faydalı bakterilerin yok olmasına sebep olur. Bu gibi durumlarda probiyotik bakteriler içeren yada probiyotik bakteri üretimine destek olan gıdaların tüketilmesi gerekir. Bunların başında ise fermente süt içeceği olan kefir gelmektedir. Kefirin sütün kefir taneleri veya kültürü ile fermantasyonu sonucu oluşan çok faydalı bir besin olduğunu söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Güler, kefirin kullanımı ve faydaları hakkında bilgi verdi:

Kefir nedir, kefirin faydaları nelerdir?

Kefirin faydaları: “Bağırsaktaki dengenin bozulması çok sayıda hastalığa yol açıyor”

Yeterli miktarda yenilen, insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalara ‘probiyotik’ denir. Bir kaşık kefirde 70-100 milyon arası probiyotik bakteri bulunur. Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri ve mantar bulunur. Faydalı bağırsak mikropları (probiyotikler) çeşitli yararları yanında dış ortamdan gelen zehirli maddelerin kana geçmesini engelleyen koruyucu bir bağırsak tabakası oluştururlar. Bağırsaktaki sağlıklı mikrop dengesinin, zararlı mikroplar lehine değişmesi, bağırsaktaki mükemmel dengenin bozulması çok sayıda hastalığa yol açar.

Kefirin faydaları: “Kefir, özellikle çocukluk, hamilelik, emziklik ve yaşlılık dönemlerinde mutlaka kullanılmalıdır”

Çeşitli hastalıklar ve antibiyotik ilaçların kullanımı bağırsak florasındaki yararlı bakterilerin yaşamasını engeller ve faydalı bakterilerin yok olmasına sebep olur. Bu gibi durumlarda probiyotik bakteriler içeren yada probiyotik bakteri üretimine destek olan gıdaların tüketilmesi gerekir. Bunların başında ise fermente süt içeceği olan kefir gelmektedir. Kefir, sütün kefir taneleri veya kültürü ile fermantasyonu sonucu oluşan; ferahlatıcı, ekşimsi ve hafif asidik tatta fermente bir süt içeceğidir. Kefir doğal bir gıdadır. Üretiminde herhangi bir katkı maddesi kullanılmaz.
Tamamı vücut için yararlı bir bakteri kültürü ve süt ile fermantasyon sonucu oluşur. Kefir her yaş grubundaki insanlar için uygun bir içecektir. Bir yaş altı çocuklardan yaşlılara kadar herkes kefir içebilir. Vücudumuz için gerekli olan karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineraller gibi pek çok besin öğesi kefirde mevcuttur. Bu besinler sağlıklı beslenmenin temel taşlarındandır. Her gün bu besinlerden her birinden almak zorundayız.
Kefir özellikle çocukluk, hamilelik, emziklilik ve yaşlılık dönemlerinde vücudun ihtiyaç duyduğu mükemmel bir gıdadır. İçeriğindeki kalsiyum çocuklarda kemik ve dişlerin gelişmesi ve korunması için faydalıdır. Emzikli annelerin süt salınımını arttırır. Ayrıca çocukluk, ergenlik ve hamilelikte artan protein ihtiyacının karşılanmasını sağlar. Kadınlarda menopozdan sonra görülen osteoporozun önlenmesi için kullanılabilir. İçindeki vitamin ve mineraller sayesinde yaşlılık döneminde vücut direncini arttırır.

Kefirin faydaları: “Kefir doğal bir antibiyotiktir”

Kefir ishale yol açan E.coli ve Salmonella gibi patojen mikroorganizmalara karşı antimikrobiyel etkisiyle onların gelişimini önlemekte ve ishale iyi gelmektedir. Laktik asit bakterileri ve mayaların mikroflorada bulunmalarından dolayı, kefir dış kaynaklı bağırsak mikroorganizmalarına karşı yüksek derecede antibiyotik etki gösterir.

Kefirin faydaları: “Depresyonda iseniz kefir içiniz”

Düzenli tüketildiğinde hafif bir gevşeme ve uyku hali verir. Kefirin depresyonu azaltıcı etkisi triptofan, magnezyum ve kalsiyum içeriğinin yüksek olması ve bunların kaslardan laktik asidi atmasına bağlanmaktadır İçerisinde bulunan fosfor sayesinde, hücre gelişimi ve enerji ihtiyacının karşılanması için karbonhidratların, yağların ve proteinlerin kullanımında kolaylık sağlamaktadır.
:Medikal Akademi

Probiyotikleri yok eden en büyük 3 düşman



yogurtSezaryen doğum, antibiyotik kullanımı ve yanlış beslenme
Probiyotiklerin bağırsaklardaki sınırlı sayıdaki bakterilerin gelişmesini veya aktivitesini arttıran, insan vücudunu faydalı bir şekilde etkileyen sindirilemeyen gıda bileşenleri olduğunu söyleyen Dr. Ersan Küçük, “En önemli görevlerinin başında yiyeceklerin hazmını kolaylaştıran enzimleri salgılamak olduğunu ve erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon faydalı bakteri ve mantar bulunur” dedi.

Drogsan_Genel_Müdürü_Ersan Kücuk (5)Sayıları 400’ün üzerinde olan bu bakteri ve mantarların normal bağırsak florasını oluşturduğunu belirten Dr. Küçük şu bilgileri verdi: “Bu bakteriler ve mantarlar 300 metrekare büyüklüğünde bir yüzey oluşturarak bağırsak mokazasını koruyucu bir tabaka şeklinde kaplar.”
İshalden, egzamaya; astımdan kolon kanseri gibi birçok hastalığa probiyotik desteği… Prof. Dr. Lynne Vernice McFarland, probiyotik eksikliğinde ortaya çıkabilecek hastalıklar konusunda kendisine yöneltilen soruyu şöyle yanıtladı: “Kullandığımız antibiyotiklerin yaklaşık %20’si bağırsak florasının bozulmasına bağlı olarak ishale sebep oluyor. Probiyotikler, virüs ishallerinde daha etkili olmakla birlikte, antibiyotik ishallerinin süresini azaltmada da fayda sağlıyor. Üstelik genital ve üriner sistem enfeksiyonlarının azalmasında da etkililer.
Ayrıca bağırsaklardaki koruyucu mukoza bariyerini güçlendiriyorlar ve böylece bağırsak geçirgenliğini azaltarak alerjik maddelerin kana geçmesini engelliyorlar. Hatta probiyotiklerin, çocuklarda görülen egzama, astım gibi alerjik hastalıklardan korumada da etkili oldukları biliniyor. Başka bir probiyotik türü olan kefirin de tümör oluşumunu engellemek ya da var olanın ilerlemesini azaltmakta faydası olduğu düşünülüyor.”
Probiyotiklerin bağırsak mukozası üzerinde oluşturduğu koruyucu tabakanın ortadan kalkmasının ise bağırsak geçirgenliğini arttırdığını belirten Dr. Ersan Küçük, bağırsak florasının bozulmasıyla ortaya çıkan bazı hastalıkları da şöyle sıraladı: “ishal, antibiyotik ishali, idrar yolu hastalıkları, çeşitli alerjiler, Crohn hastalığı, ülseratif kolit kanser, kolon kanseri vb…”
Prof. McFarland ve Dr.Küçük, sezaryen doğumları, karbonhidrattan zengin ve rafine gıdaların tüketilmesini ve çeşitli antibiyotiklerin bilinçsizce kullanımlarını probiyotik kaybı nedeni ile bağırsak florasanın bozulmasının başlıca nedenleri arasında gösteriyor. Yapılan araştırmalara göre özellikle çocuklarda probiyotik eksikliğinin sezaryen doğumla başladığını belirten Prof. McFarland, sözlerini şöyle sürdürdü: “Normal bir doğumda bebek, vajinden gelen probiyotikler ile karşılaşır. Bebek anne sütü ile beslendikçe de normal flora gelişir. Sezaryen ve normal doğum tercihi bu açıdan çok önemlidir.
Çünkü normal doğumda bebek, anne kanalından yararlı bakterileri alıp bağırsaklarına yerleştirebiliyor; sezaryen doğumda ise bebeklerin bağırsaklarına ilk olarak dış ortam bakterileri yerleşiyor. Çocuklarda görülen bağırsaktaki bakteri dengesizliği ise ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek hastalıkları tetikliyor. Bu da hayatlarında önemli değişikliklere ve birçok hastalığın ortaya çıkmasına yol açabiliyor. İkinci olarak da araştırmalar, bilinçsiz antibiyotik kullanımının özellikle çocuklarda bağırsak florasını bozduğu ve kalıcı değişikliklere yol açtığını doğruluyor.”
Anne sütü ve ev yoğurdu probiyotik açısından en zengin iki gıda…
Anne sütünün ve günlük sütten mayalanan yoğurdun probiyotik açısından en zengin iki gıda olduğunu belirten Dr. Küçük, vücuttaki probiyotik dengesinin tekrar sağlanabilmesi için sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyetin faydalı olacağını söylüyor. Dr. Küçük, ayrıca kefirin yanı sıra turşu, yoğurt, peynir, sirke, tuzlama yiyecekler gibi fermantasyon ürünlerin de bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırma özelliği olan ürünler olduğunun da altını çizdi.
En çok sorulan sorulardan biri de: “Probiyotiklerin yan etkisi var mı?”
Probiyotiklerin mucizesinin henüz tam olarak çözülemediğini ancak devam eden araştırmalar sonucunda birçok önemli sonuçla karşılaşmanın da şaşırtıcı olmayacağını ve buna da en çok kendisinin inandığını söyleyen Prof. McFarland, kendisine en çok sorulan sorunun “Probiyotiklerin yan etkisi var mı?” olduğunu dile getirdi.
Kendisinin probiyotikler konusunda önemli araştırmalar yaptığını, yapılan araştırmaları incelediğini ancak herhangi bir yan etkileşimle karşılaşmadığını belirtti. Sağlıklı bir insanın probiyotik kullanmasının bir fayda sağlamayacağını belirten Prof. McFarland,Probiyotiklerin görevi bozulan bağırsak florasını tamir etmek. Bu nedenle de sağlıklı bir insanın kullandığı probiyotikler sağlıklı bağırsaklar tarafından dışarı atılacaktır” dedi.
Aynı soruyla kendisinin de sıklıkla karşılaştığını dile getiren Dr. Ersan Küçük ise sözlerini şöyle tamamladı: “Probiyotiklerin herhangi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Özellikle altını çiziyorum çocuklar için de probiyotikler oldukça güvenlidir. Çocuklarda probiyotikle beslenmenin alerjik bünyelere yararlı olabileceğine dair kanıtlar bulunmaktadır. Bebeklerde görülen kolitte de probiyotik kullanılabilmektedir.
Karbonhidrattan zengin rafine gıdaların aşırı tüketimi, geleneksel fermente gıdaların az tüketilmesi, çeşitli toksinler, antibiyotikler ve sezaryen doğumlar bağırsak florasının bozulmasının başlıca nedenleri arasındadır.  Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et, yumurta ve fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası) gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet de bağırsak florasının koruyuculuğunu artırıyor.”


İnsan bağırsaklarında 2 kilo civarında bakteri yaşıyor


kalın bağırsak kanseri tedavi

İnsan vücudunda 100 trilyon hücre bulunduğu tahmin ediliyor. Bunun 10 misli fazlası kadar da yararlı bakterilerimiz var. Vücudun deri, ağız, vajina, bağırsaklar gibi çeşitli bölgelerinde yerleşmiş bu bakterilere o bölgenin “florası”,  yeni adıyla “mikrobiyota”sı deniyor. Bağırsak mikrobiyotamız ise 2 kilo ağırlığında ve hem işlevi hem de ağırlığı nedeniyle artık bir organ olarak kabul ediliyor.

Bağırsak mikrobiyotasında en azından bin farklı türden bakteri bulunuyor. Bu bakteriler bebeğin dünyaya gelişinin üçüncü gününden itibaren oluşmaya başlıyor. Mide ve ince bağırsaklar tarafından sindirilemeyen besinlerin sindirimine yardım eden, B ve K vitaminlerinin yapımını sağlayan, hastalık yapabilecek bakterilerin yerleşmesine mani olan bu bakterilerin en önemli özelliği ise bağırsak duvarında bir bariyer vazifesi görmesi. Bağırsak mikrobiyatasının bir conta görevi gördüğünü söyleyen Gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Hakan Alagözlü şu bilgileri veriyor:

Sızdıran bağısak sendromu

“Bağırsak epiteli normalde zararlı mikropların toksik maddelerini geçirmez. Bunda bağırsakta probiyotik dediğimiz dost bakterilerin rolü vardır ve probiyotikler bağırsak sızdırmazlığını sağlayarak bir conta görevi yaparlar. Floradaki en ufak bir bozulma veya zayıflama ise bağırsaktaki bu zararlıların kan dolaşı­mına karışmasına ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Buna sızdıran bağırsak sendromu diyoruz.  Sızdıran bağırsak sendromun şeker hastalığı, karaciğer yağlanması gibi metobolik hastalıkla başta olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa neden olur.”

Antibiyotik uyarısı

“Antibiyotiklerin, bağırsak florasını bozarak kilo aldırıcı özelliği mevcut. Bu nedenle gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınmak gerekiyor. Antibiyotiklerin, öldürmesi gereken zararlı bakterileri öldürürken bağırsaktaki iyi bakteriler de ölüyor. O nedenle antibiyotik bitiminden sonra probiyotik destekleriyle bağırsak mikrobiyotasını eski haline döndürmek gerekiyor. Eğer antibiyotik kullanacaksak da “akılcı ilaç” uygulamasının gereklerini yerine getirmeliyiz.”

Obez bağırsak

“Obezlerin bağırsaklarında hazmedilmeyen lifleri ve karbonhidratları parçalayabilen bakterilerin daha ağırlıklı olduğunu buldular. Obezlerin bağısak florasında bir bozulma olduğunda sindirilmeyen liflerden yüzde 15 daha fazla kalori elde edilir. Bu da obez hastanın aldığı bir öğün yemekte 750 kalori alırken, normal sağlıklı kişi aynı öğünden 500 kalori aldığı anlamına gelmektedir.”

Ruh sağlığımızı da etkiliyor

Vücuttaki toplam serotonin  düzeyinin yüzde 80’i bağırsak duvarından salgılanır. Bağırsak bakterilerimizdeki değişiklikler stres, kaygı, depresyon gibi durumları tetikleyebiliyor. Bağırsaklarımız ve bağırsak bakterilerimiz bazı nörokimyasallar üreterek beynin ruh, hafıza ve öğrenme durumunu etkiliyor. Mutluluk hormonu olarak bilinen “Serotonin” eksikliğinde huzursuzluk, stres, kaygı, sinirlilik, depresyona neden olabilir.”

İkinci beynimiz

“Beyin dışında en fazla sinir hücresi ve sinir ağı olan yer sindirim sistemidir. Bu nedenle bağırsaklarımız ikinci beyin olarak söylenir. Bağırsaklarımızla beynimiz arasında bir bağlantı var. Hassas bağırsak sendromu denilen hastalıkta bağırsak mikrobiyotası bozulduğu için  karın  ağrısı, karında şişkinlik ve gaz gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Probiyotikler hassas bağırsak sendromunda da etkili rol oynuyorlar.”

Bağırsak sağlığı için 8 öneri

Prof. Dr. Alagözlü bağırsak sağlığı için yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:
1- Fermente yiyecekleri tüketelim (turşu, boza, şıra, tarhana, sirke, fermente süt ürünleri)
2- Gerekirse doktorunuza sorarak uygun bir probiyotik takviyesi alalım.
3- Egzersizin sağlıklı bağırsak mikrobiyotasını sağladığı yapılan çalışmalarda gösterilmiş.Yürüyüş en güzel egzersizdir.
4- Lifli gıdalar bağırsaktaki faydalı bakterilerin çoğalmasına yardımcı olurlar. Lifli gıdalar tüketelim.
5- Omega-3 takviyeleri bağırsak sağlığımızı güçlendirir.
6- Fruktozdan zengin doğal olmayan işlenmiş, gıdalardan uzak duralım. Bağırsak floramızı bozar.
7- Çin tuzu olarak bilinen “Monosodyum glutamat” içeren gıdalardan uzak duralım.
8- D vitamini seviyelerimize baktıralım gerekirse doktor kontrolünde takviye yapalım. Bizi bağırsak polip ve kanserlerinden korur.


İşte insan bedeninde yaşadığı saptanan 2 kg’lık yeni organ! Mikrobiyom


mikrop bakteriİnsan vücudumuzda toplam ağırlığı yaklaşık 2 kiloyu bulan bir bakteri kitlesiyle yaşıyor. Mikrobiyom denilen bu mikroorganizmalar, yeni bir ‘organ’ olarak tanımlanmaya başlandı. Vücudumuzda mikrobiyom adı verilen ve bin farklı türü olan bakteri topluluğunun insan sağlığı için çok önemli işlevleri olduğu ve hatta kimi uzmanlara göre insanın ikinci beyni olduğu söyleniyor. İnsan vücut hücrelerinden 10 kat fazla olan bu mikroorganizmalar artık bir organ olarak kabul ediliyor. Bu mikroorganizmaları anlamak için yapılan, İnsan Mikrobiyom Projesi bir süredir devam ediyor. ABD’de başlayan Uluslararası İnsan Mikrobiyom Projesi’nin yetişkinlerdeki ayağı bitti. Araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, insan hücrelerinden çok daha küçük olan mikroorganizmaların yani mikrobiyomun içerdiği genlerin sayısının 3 milyon kadar olduğu tahmin ediliyor.

Mikrobiyotanın (mikroorganizmalar) her zaman insan bedeninde olduğunu ancak yeni tanı yöntemleri ve yaklaşımlardan sonra hem bunu kanıtlar hale gelindiğini hem de öneminin daha iyi anlaşıldığını söyleyen Pediatrik Probiyotik Prebiyotik Mikrobiyota Derneği Başkanı Prof. Dr. Ener Çağrı Dinleyici, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu bakteriler sindirim sistemi ve vücut savunma sisteminin sağlıklı çalışmasını sağlıyor. Bu dost bakterilerin sayı ve çeşitliliğinin herhangi bir nedenle bozulması (disbiyoz) ise birçok hastalık ile yakın ilişkilidir. Klinik çalışmalar şu anda birçok hastalıkla (obezite, ateroskleroz, Tip 2 diyabet, psikiyatrik hastalıklar, bağırsak hastalıkları) disbiyoz arasındaki ilişkiyi gösterdi.

Endüstriden uzak toplumlardaki mikrobiyota farklı!

Bilim insanları şimdi bu hastalıklar durumunda mı mikrobiyota bozuluyor, yoksa mikrobiyota bozuk olduğu için mi hastalanıyorsunuz sorusunun yanıtını arıyor. Benzer şekilde başta bağırsak (kolon) kanseri olmak üzere mikrobiyota içeriğinin değiştiği gösterildi. Yeni nesil teknolojiler ile hastalıklarda bağırsak mikrobiyotasının durumunun fotoğrafını çekiyoruz. Çevresel ve endüstriyel faktörlerden uzak yaşayan topluluklarda yapılan çalışmalarda, mikrobiyotalarının daha farklı olduğu görülmüş ayrıca bu topluluklarda bizde bulunan birçok hastalık görülmüyor.”
Mikrobiyota doğum eylemiyle birlikte hayatımıza dahil oluyorlar. Doğum şekline (normal veya sezaryen) göre ilk mikrobiyota gelişiyor. Sonra beslenme ve çevresel faktörlerin etkisiyle şekillenerek kişiye özel bir form alıyor. Prof. Dr. Çağrıcı, “Yaşadığınız coğrafya ve bazı genetik faktörler de belirleyiciler arasında” diyor.

İnsan mikrobiyotası tıpkı parmak izi gibi 

Tüm vücut bölgelerinin kendine ait bir mikrobiyota özelliği var. Mikrobiyota toplumlar, kişiler arasında büyük benzerlikler gösterse de aradaki küçük farklar ‘parmak izi’ gibi. Kişiler arasındaki farklılıkları belirliyor. Sağ ve sol el mikrobiyotası arasındaki benzerlik bile %15 sadece. Prof. Dr. Dinleyici, “Mikrobiyotamızın doğal üyeleri ile dostuz aslında, bu dengeyi bozan faktörler devreye girdiğinde, denge bozulup hastalıklar oluşabiliyor ya da tam tersine bazı hastalıklar mikrobiyotanın kendi dengesini bozuyor. Biraz yumurta tavuk ilişkisi gibi bir durum, zaman içerisinde yeni araştırmalar ile aydınlatılacak” diyor.

Dost bakterilere arttırmak için mayalı ekmek yemeli

Vücuttaki yararlı bakterilerin sayı ve çeşitliliğini artıracak gıdaları tüketmek katkı sağlıyor. Probiyotik gıdaları hastalıkları tedavi etmek amacıyla değil de sağlıklı yaşamın ve beslenmenin bir parçası olarak yaşama dahil etmek en doğrusu. Ekşi maya ile hazırlanmış ekmek, yoğurt, kefir, sirke, turşu zaten mutfak kültürümüzde var olan ve probiyotik açısından zengin gıdalar. Prebiyotikler ise en fazla sebze ve meyvelerde (özellikle soğan, sarımsak, pırasa, kuşkonmaz, enginar, domates, muz, mürdüm eriği) var. Kepek başta olmak üzere taneli tahıllar ve fındık da bu özelliklere sahip.