Öyle çok şeyi yutar, yutar da tutarız ki içimizde, o
derinlere ittiğimiz yerde, üstü örtülmüş
bir şeyler olduğunu dahi unuturuz. Öylece derinlere biriktiririz işte.
Yuttuklarımızla yaşar gideriz ama belleğe girmiştir birkere sırayı bekler
sinsice kendini göstermeye. İçine hapsettiğin ne varsa birdaha karşına çıkarılana
dek hatırlamayız bile, o üzülmesin diye saklanılmıştır
çünkü derinlere. Taki birileri onu sakladığın yerden kolundan tutup çıkarana dek hatırlamazsın bile.
O kırılmasın,bu üzülmesin derken bir de bakmışız ki kendimiz
parçalara bölünmüşüz de, görülmeyiz bile.
Kimse kırılmasın derken gösterdiğin o vakur haline alışılır
ve güçlü addedilirsin. Bu böyle oldukça da daha sertleşir günden güne aldığın
darbelerin. Sinmelisin oysa alışılmışı budur bu düzenin.
Biriktirdiklerine dönüp baktığında küçük bir dağ görürsün
gözünün önünde patlamaya hazır bir yanardağdır eserin, pek de hünerliymiş
ellerin. Kendi içinde yanıp giderken, bırakmazlar kendi haline, patladı mı da bir
kere, önüne geleni kendine katar yakar
da geçer.
Yaktın! Yanıyorum.. Öyleyse yan benimle, dercesine. Hadi acıtmadan,acımadan söndür bakalım söndürebilirsen. Şimdi Değdiği yeri delip de geçmez mi?
Zamanında sesini çıkarsaydın, örtmeseydin düşüncelerinin
üstünü şimdi bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalmazdın oysa. Neyse diyip
geçtiklerin, sen üzerinden geçince, geçmiyor işte. Mutlaka yüzleştiriliyorsun
günün birinde sen istemesen de. Susup kenara attıkların olduğu yerde çözülmüyor
kendiliğinden, üst üste ekliyor durmadan, sende altında eziliyorsun farkında
olmadan.
Kurtul içinde ki ağırlıktan.
Ertelenmeden, hesaplar görülüp defterler kapatılsa, rafa
kaldırılmadan hayat çok daha güzel olacak.
Ertelemediğinde Kuş gibi hafifler, özgüleşir düşüncelerin,
bir kuşun kanadında, kanat çırpar yüreğin ahenkle
Öyleyse;
Er te le me...
Öyleyse;
Er te le me...
Ç.İ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder