26 Şubat 2016 Cuma


Sen benim,

En gizli sadakam ve cehennemle arama set olacak en tatlı

 gözyaşımsn!

Sen benim solumda saklı secdedeki duamsın
 
Sen,kalbimin en mahrem yanı,

Rabbimin armağanı ve en güzel yangınımsIn!

Herkes gitsede sevgili!

SEN BANA KALANSIN..


Hz.Mevlana






 Aşkım sabrımı aşar diye korkuyorum. 
Ben de kalmam bu çilehanede biliyorum.
Gel de şu yüreğe anlat.
Gel dokun da bin ah işit...
Yandım ey Yar!
Geceler ahımla inler oldu.
Dışarıda efsunlu bir bahar var.
Güllerin de hali Sana aşikar.
Toprak küskün yağmura.
Yağmurda yağmaz oldu yokluğunda.
Gündüzler zulüm,gece keder,gece gam,
Gece boynu büküklük,,
Gece ölüm...!

Hz.Mevlana




Yüzünü gördüm bir kıl ucu kadar derdim kalmadı.
Yüzüne kulluk etmekten başka bir yüzüm kalmadı.
Gönlüme: "Bir arzu'da bulun dedim." 
Gönül bana: "Onu gördüm,başka hiç bir arzum kalmadı" dedi.…

Hz. Mevlana

Ey Sevgili…

Güneşte benden uzakta, ay'da...

Ama hiçbir sabahım güneşsiz, hiçbir gecem ay'sız 

geçmiyor...

Tıpkı yüreğimin Senden vazgeçemediği gibi...

Tesbih gibi çektim, Seni...

Gelir, gelir, gelir diye...


Hz.Mevlana



Aşk; Yakar..

Bir aşkı başka aşk söndürebilir. 

Aşkta ne yükseklik, ne alçaklık, ne de akıllılık ve akılsızlık 

vardır. 

Hafızlık, şeyhlik, müritlik yoktur. 

Sadece aşağılık ve rintlik vardır.

İnsanın toprağını aşk şebnemi ile yoğurdukları için alemde

 yüzlerce fitne ve kargaşalık peyda olur.

Aşkın yüzlerce neşteri, ruhun damarlarına sokuldu ve oradan

 gönül adı verilen bir damla aldı...

Aşk öyle engin bir denizdir ki, 

Ne kenarı vardır,

Ne de ucu bucağı..


- Hz. Mevlana



Iki gecem var,

İkisi de uykusuz; 

Ya Sensizim uyuyamam, 

Ya Sen varsın uyku haram...

Hz Mevlana

Birgün Mevlana eve girer ve hanımı ona sorar;
Bu kadar aşıksın 
Mevlaya şükürler olsun 
Bu aşkı yaşayıp yaşatana... 
Peki bana ne kadar aşıksın der;

Mevlana hanımına şöyle der;
Sen benim; 
Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevişim, 
Bir adım gelene on adım gidişimsin.. 
Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin.. 
Sen benim; 
Bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim, 
Azla yetinişim,çoğa göz dikmeyişimsin,
Ve kapanmayan avuç içimsin...


"Hz. Mevlana"



Dilimi susturdum,

Çünkü kitap gibi gönlüm var. 

Yanıp kavrulmuş dertlerimi söylemeye başlarsam, 

Senin gönlün yanar..


Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî

24 Şubat 2016 Çarşamba

Unutamam dedin



Unutamam dedin 

Yalan mı söyledin 
Aynı son aynı hikaye 
Bırak beni bırak, gideyim 

Canım, geçmez sandığım 
Günler mi açtı aramızı 
Ne umdum ne gördü gözlerim 
Bu dokuduğum sen değilsin 

Unutamam dedin 
Yalan mı söyledin 
Ben böyle pare pare 
Zehir oldu yediğim içtiğim 
Reva mı ettiğin 
Aynı son aynı hikaye 
Bırak beni bırak gideyim 

Durmam yabancı elleri 
Kimlerle açtın aramızı 
Ne umdum ne gördü gözlerim 
Bu dokuduğum sen değilsin 

Unutamam dedin, yalan mı söyledin 
Ben böyle pare pare, 
Zehir oldu yediğim içtiğim 
Reva mı ettiğin 
Aynı son aynı hikaye 
Bırak beni bırak gideyim

17 Şubat 2016 Çarşamba



Vefa nedir,

Bilir misin? 

Vefa;

Arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana

 atmamandır. 

Vefa; 

Dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere,
 
hayallere ihanet katmamandır.

Vefa; 

Ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında, cehennemi hafife

 almaman, 

Ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır...!


~Hz. Mevlana~



Hiç bir zaman geç kalmadınız,

Kaç kere yoldan dönmüş de olsanız,


Kaç kere döndürülmüş de olsanız,


Dünyanın bütün günahını taşıyor da olsanız,

Hayatınızdaki her şeyden kendinizi suçlu hissediyor da
olsanız,
Kendinizin “yüreğiniz” tarafından kabul edileceğine 
inanmıyor olsanız da
Siz yine de “kendinize, yüreğinize” yürüyünüz…
Hiç kimse size inanmasa da, 
Siz kendinize inanın..
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî

16 Şubat 2016 Salı




"Ölümden öte köy yok," sözü geliyor aklıma. Kıymetini
 bilmediğimiz ne varsa; tövbesi, dönüşü yok o çizgiyi
 geçince…

"Arkasından ağlarım," diyorsanız, omzunda ağlamaktan
 gocunmayın. Sarılın, değer bilin, yalandan uzak durun
 ve bu hayatın bir gün biteceğini anımsayın mutlaka.


Halis Karabenli/Aklımda



Benim hayata tutunmak için parmaklarımın arasındaki 

boşluğu dolduracak sıcak bir ele ihtiyacım var …

 Bilir miydiniz malın mülkün size veremeyeceği tek şey 

belkide sizin için atan bir göğüstür. Ve başınız o göğüste

uyuyamıyorsanız hiçbir şey sizi sahiden gülümsetmeye

yetmez . "


Ezel Roz Manaz

Aşkına dalmışım ben,nasihat neye yarar?

Zehir içmişim ben;şeker neye yarar?


Benim için:"Ayağına zincir vurunuz!"diyorlar


.
Divane olan gönüldür,ayağıma zincir vurmak neye 


yarar...


Hz.Mevlana

15 Şubat 2016 Pazartesi

Çakralarınızı açmak için ne yapabilirsiniz?

Çakralarınızı açmak için ne yapabilirsiniz?

Vücudumuzun hayatta kalması için kan dolaşımına ihtiyacımız olduğunu biliyoruz da can dolaşımı nedir bunu bilmiyoruz.


Gerçekten de bir can dolaşımımız var mı ve varsa ne işe yarıyor? Kozmik enerji nedir, aura neye benzer, çakralar nedir ve nasıl açılır? İnsanın kendi içine yolculuğu hızlandıkça, kendi güçlerini keşfettikçe bu soruların cevabını buluyor.


Son zamanlarda şarkılara bile konu olan çakralar, doğaldır ki birçok kez yazıldı çizildi. Artık neredeyse çocuklar bile çakraların ne olduğunu biliyor, bilmeseler de az çok fikir sahibi olmuş durumdalar. Herkes bilmesine biliyor da, bu çarka adı verilen güç merkezleri nasıl kapanır, kapanırsa açılaması nasıl mümkün olur, işte bunu herkes bilmiyor. 

Bu bilgeleri almak için, Psikolog Dr. NLP ve Bioenerji Uzmanı Davut İbrahimoğlu ile görüştük. İbrahimoğlu yıllardır bioenerji üzerine çalışmalar yaptığı için bir uzman yardımı olmadan tek başına insanın kendi güçlerini nasıl kullanabileceğine dair ipuçları verdi bize.

İbrahimoğlu, çarka ve aura bilgilerinden önce bioenerjinin ne olduğunun bilinmesi gerektiğini belirtiyor. Çünkü bioenerji her canlıda var ve o, olmadığında hayat da olmaz. Bio hayat, enerji zaten enerji demek. Yani bioenerji, hayat enerjisi demek. İbrahimoğlu, konuyu daha iyi anlamak için kan ve can dolaşımı konusunda bilgi sahibi olmak gerektiğini vurguluyor ve "Bizlerin kan dolaşımı var, bunu biliyoruz  bir de can dolaşımımız var. Bu can dolaşımı ise şöyle anlatılabilir. Vücudumuzda can dolaşımını sağlayan kanallar var ve kozmik enerji tepeden girdikten sonra bu kanallar vasıtasıyla vücudumuza dağılıyor. Dağılım görevini ise çakralar yapıyor. Çarka bir Sanskritçe kelime, yani güç merkezi demek.  Sonuçta enerji tepeden giriyor ve güç merkezleri vasıtasıyla organlara dağılıyor, hayat devam ediyor. Herhangi bir sebepten dolayı o çarkalar kapanırsa o çakranın  hizmet ettiği bölge enerji almıyor. Enerji almayan bölge de fonksiyonunu yerine getiremiyor ve hastalıklar meydana geliyor" diyor.

Çarka sistemi nedir?
İbrahimoğlu'na göre; Çakralar vücutta  sürekli olarak dönen  enerji merkezleri olarak kabul ediliyor. Vücudun fiziksel , duygusal ve ruhsal fonksiyonlarını yerine getirebilmek için ihtiyaç duyduğu enerjilerin dağılımı , çakralar tarafından gerçekleştiriliyor. Yedi büyük çakra bedenimiz içindeki elektromanyetik aktivitelerin toplandığı yerlerde bulunuyor. Başın hemen üzerinde bulunan komuta merkezi , alın çakrası , boğaz çakrası , kalp çakrası, güneş sinirağı çakrası , sakral çakra ve temel-kök çarka adı verilen yedi çakranın her biri maddi varlığın iç salgı bezlerinden bir tanesiyle çalışıyor. 

Çakralar tamamen ya da kısmen tıkanabiliyor. Böyle olunca salgı  bezleri tam kapasiteyle  çalışmadıkları için vücutta çeşitli hastalıklar meydana gelebiliyor.
Çakralar neden kapanır?
Beyinsel çatışmalardan, stresten, kötü düşüncelerden, psikolojik baskılardan, affetmemeyi bilmemekten dolayı çakralar rahatlıkla kapanabiliyor. Çakraların kapanmasında, günlük stresler, ses ve hava kirliği, kötü beslenme gibi durumlar da etkili olabiliyor. İbrahimoğlu, "Bunun manası şu; Çakraların kapanmaması için mümkün olduğu kadar yaşantımızı sükunetle devam ettirmemiz gerekiyor. Sizde iç huzur yoksa, hoşgörü yoksa, kendinizle barışık değilseniz, eğer kendinizi sevmiyorsanız kesinlikle enerji akışınızda muhakkak sorun vardır. O zaman kendimizde değişiklik yapmamız gerek. Yoksa çakralar açılsa bile iki günde yine aynı hale gelir. Bunu başarmak için sakin ortamlarda bulunmak, iyimser olmak gerekiyor. Bugünlerde kimileri su orucu yapıyor ve vücudunun direncine göre 20 güne kadar, sadece su içerek yaşıyor. Su orucu tutuyorlar yani. Günde üç dört kere duş alıyorlar. Yeşillikte dolaşıyorlar.Bu sayede mevcut toksinler tamamen atılıyor. Çünkü biz zihinsel olarak değişmediğimiz sürece hiçbir şey değişmez. O zaman kendimizden başlayacağız değişime. 
Bu işte ilk aşamada da meditasyonu hayatımıza yerleştirmemiz gerekiyor" diyor.

Zihnimizi dingileştirmenin en etkili yolu olan meditasyon tüm Uzakdoğu felsefelerinin teme taşı adeta. Zihni bir havuz gibi niteleyen bu öğretilere göre, havuza taş atıldığında nasıl ki dibini göremezsek, akla takılan sorular, sorunlar da zihnimizi bulandırıyor. Dolayısıyla insan  kendi derinliklerini göremiyor. Kendi yeteneklerinizi de fark edemiyor. O zaman ya geçmişin esiri ya geleceğin kölesi oluyor. Bugünü ıskalıyor…
Çakralarımızı nasıl açabiliriz?
Bionereji uzmanlarına göre; Eğer çakralarımızın kapandığını öğrendiysek ve açmaya niyetliysek,  o günlerde  beslenmemizde biraz rahatlama yaşamamız, kırmızı et yemekten kaçınmamız ve sebzeli yemeklere ağırlık vermemiz, artı bol su içmemiz gerekiyor. Doğada olmak, mesela, çimlerde yürümek de çok etkili. En önemlisi, eğer sık sık denize giremiyorsak, leğene ılık su koyup, içine beş çorba kaşığı tuz, bir çorba kaşığı elma sirkesi ekleyip, ayaklarımızı o suyun içinde on dakika dinlendirmemiz gerçekten işe yarıyor. Aynı suyu dizlerden aşağı doğru masaj yaparak negatif enerji atılıyor.

İnsan  vücudunda 7 ana çakra olduğunu belirten Davut İbrahimoğlu, çakraları açmak için insanın öncelikle alfa aşamasına geçmesi gerektiğini belirtiyor ve şunları söylüyor. "En zoru olan alfa aşamasına geçmeyi öğreneceksiniz. Alfa aşamasına ise beyin jimnastiğinden sonra geçiyorsunuz. Ve Alfa aşamasına geçmek için de en az kırk  gün, sabah ve akşam olmak üzere bir öğün, beyin jimnastiği yapıyorsunuz. Yataktan kalkıp elinizi yüzünüzü yıkayıp, tekrar yatağa yatıyorsunuz. Uyku halinde yatar gibi bacaklar ve eller yanda uzanıyorsunuz. İlk on gün, 100'den 1'e kadar derin nefes alıp vererek sayıyorsunuz, ikinci on gün  50'den 1'e sayıyorsunuz aynı şekilde. Üçüncü on gün 25'den 1'e ve son on gün ise 10'dan 1'e  sayıyorsunuz. Bundan sonra sizin beyniniz alfa aşaması için hazır alıyor.  Bu aşamaya geçince çakralarımızı rahatlıkla açabiliriz. Ancak bunun için hangi çakramız açık, hangisi kapalı, bunu öğrenmeliyiz. Bu işlemi ise rahat bir şekilde, bir sarkaçla ya da alyansa ip bağlayarak yapabiliriz. İçimizden diyoruz ki, çarka açıksa saat istikametinde, kapalı ise ters istikamette dönsün.  Bu bizi zihinsel olarak etkiliyor ve doğanın pozitif yönü saat istikametinde olduğu için, eğer çarka açıksa o istikamette dönüyor. Kapalı ise ters istikamette dönüyor. Tars istikamette döndüğü durumda o çarka kapalı anlamına geliyor ve açılması gerekiyor. Bu durumda yapılacak işlemler var. Bunun için beynimizi kullanıyoruz. Vücudumuzda bulunan güç merkezlerinden en önemlileri olan dalak-kalp ve beyin üçlüsünden en çok beyni kullanıyoruz. Sol eli alına koyup sağ elimizi ise kapanan çarka üzerine koyuyoruz. Bu sırada 5'ten 1'e kadar rakamları sesli olarak söyleyip her sayıdan sonra derin bir nefes alıyoruz. Tabii ki sadece bunu yapmak yetmiyor. Meditasyon da çakraların açık tutulması ve açılmasında çok faydalı. Formül ise basit. 4-8-16+2 formülünü buldum. Herkes uygulayabilir. Bunu yapmak için rahat bir durumda bağdaş kuruyorsunuz. Kuyruk sokumunuz yerle temasta olsun. 4 saniye nefes alıyorsunuz, aldığınız nefesi 8 saniye içinizde tutuyorsunuz, tuttuğunuz nefesi 16 saniyede dışarı veriyorsunuz 2 saniye de bu işleme  ara veriyorsunuz ve bunu 10 kere yapınca, beş dakika meditasyon yapmış oluyorsunuz."
Psikolog Dr. Davut İbrahimoğlu, işlevleri farklı olsa bile bütün çakraların aynı şekilde açıldığına dikkat çekiyor. Her çarkanın bir salgı bezine tekabül ettiğini belirten İbrahimoğlu, "Çakralar; kök çakrasından(kuyruk sokumunda) başlar. Kök çakrası renk olarak kırmızıdır. Organ olarak cinsel organlara ve aşağıya doğru gider ve biz üç tür enerji,  yer enerjisi, kozmik enerji ve besinlerden enerji alırız. Kök çakrası kapalı olunca yerden enerji alamayız. Ve kök çakrası  kapalıysa fiziksel olarak kendimizi aşırı yorgun, sevgi kaynağımızı yoksun hissederiz, aşırı halsizlikle birlikte cinsel ihtiyaçlarımızı azalmış hissederiz. Depresif oluruz. İkinci çakramız haç çakrasıdır. Renk olarak turuncu bez olarak böbrek üstü ve yer olarak bağırsaklarımızdır.   Bu kapanınca neşemiz kaybolur. Kabız oluruz. Üçüncü çarka midedir, renk olarak sarı, bez olarak pankreastır. Bunun kapanması bizim yaratıcılık gücümüzü azaltır. Kalın bağırsakta sorun, midede yanma olur. Dördüncü çarka kalp çakrasıdır, rengi yeşildir.  Bezi timüs bezidir, kapanması kalp ve ciğerlerde rahatsızlıklara neden olur, kendimize hakimiyeti kaybederiz. Beşinci çarka gırtlaktır, yeri troid bezidir, renk olarak mavidir. Dünyaya açılan pencere de diyebiliriz, boğazımızı kollarımızı sarar. Bu kapalı olunca insanlara iletişim kurmakta zorluk çekilir. Boyun ve sırt ağrısı olur. Altıncı çarka alın çakrasıdır,  iki kaşın arasındadır, üçüncü gözdür, renk olarak çivit mavisidir, bez olarak hipofizdir, yer olarak göz kulak ve alnın bir bölgesini ihtiva eder. Bunun kapanması durumunda ön sezileriniz zayıflar. Kulak ve baş ağrısı yapar. En son çarka ise tepe çakrası, başın biraz üzerinde bulunur, rengi mordur. Mor rengin yüksek olması, ruhsallığınızın güçlü olmasıdır.  Kapanması halinde migren ağrıları olur. Ruhsal dünya kıt olur. Fiziksel dünyaya bağlılık artar.. Çakraların açılması insanın yeteneğine ve ne kadar kapandığına bağlıdır. Günlük meditasyon hayatımıza sokulursa kapanması zor olur. Bunlarla beraber sağlıklı düşünme de olmalı."
Çakralar
1.Kök çakrası: Üreme organlarıyla ilgilidir. Bu  çakra belkemiğimizin sonuna bağlı olup, bacaklarımızın arasından yere doğru yönelir. Rengi kırmızıdır. Bağlantılı olduğu element "toprak"tır ve yaşama içgüdüsü, bedene ve fizik plana bağlılık eğilimi ile alakalıdır. Yaşama isteğimizi ve canlılığımızı destekler. Dengeli çalışması, bedensel sağiık, güvenlik duygusu ve yaşama sevinci olarak tezahür eder. Bu çakra cinsel beze tekabül eder.
2.Haç çakrası: Böbreküstü bezleriyle alakalıdır. Rengi turuncudur. Karın bölgesinin alt kısmında yer alır. Bağlantılı olduğu element "su"dur ve cinsellik duyumları ile alakalıdır. Dengeli çalışması, duyumsal yoğunluk, cinsel doyum ve değişimi kabul etme becerisi olarak tezahür eder.
3.Güneş sinir ağı: Pankreas bezini yönetir. Rengi sarıdır. Duygusal bedenimizle bağlantılı olup, arzularımızı, yaratıcılığımızı ve ilişkilerimizi yönlendirir. Kişisel güç, irade, özsaygı duygularımız bu çakra ile ilintilidir. 
  Bağlantılı olduğu element "ateş"tir. Dengeli çalışması, enerji, verimlilik,  çabuk karar verebilme ve güç faktörünü baskıcı olmadan kullanabilme yetisi olarak tezahür eder.
4.Kalp çakrası: Timus bezi ile ilgilidir . Dokunma duyumuzu kontrol eder. Sevgi ve şefkat duygularımız ile ilintilidir.
Bağlantılı olduğu element "hava"dır. Sağlıklı çalıştığında, sevgi, şefkat, barış ve güçlü bir adalet anlayışı olarak tezahür eder.
5.Gırtlak çakrası: Tiroid bezini yönetir. beşinci çakramız boğazımızdadır. Rengi parlak mavidir. Sanatsal yaratıcılığımız ve kendimizi ifade etmemiz için gereken enerjiyi sağlar. Bu çakra dünyaya açılan penceredir.
6.Alın çakrası(Üçüncü göz):Hipofiz bezi ile bağlantılıdır.  Rengi çivit mavisidir. Aynı zamanda "üçüncü göz çakrası" olarak da bilinen bu çakra, iki kaşın ortasında yer alır.Sezgilerimiz, durugörü, hayalgücümüz için gereken enerjiyi sağlar.
7. Tepe çakrası: İpofiz bezi ile alakalıdır . yedinci çakramız başımızın tepesinde tam ortasındadır. Rengi mordur. Taç çakra olarak da bilinen bu çakra, saf farkındalık olarak bilinen bilinç seviyesine karşı gelir.Beş duyunun algılayamadığı, zaman - mekan ötesi birlik alemiyle  bağlantı noktamızdır.  Bilgelimizin ve ruhsallığımızın gelişmesi ve anlayışlılığımızın artması için gereken enerjiyi sağlar.

12 Şubat 2016 Cuma








Sen insan bedenini insanın kendisi sanmadasın. Oysa bu beden 

ruhun elbisesinden başka nedir ki? Hiç insanın değeri giydiği 

elbiseyle ölçülür mü? Değer ya da değersizlik onun ruhuyla 

ilgilidir, bedeniyle değil. O halde sen gözünü ten elbisesinden 

çek de o libasın içindekine dikkat et. Şekle değil manaya bak. 

Eğer şekilce benzerlik insan olmaya yetseydi iyi de kötü de bir 

olurdu.
Mevlana



bir gün bir gül bir tebessüm
iki kelimelik laf mı aşk
kör olur aşık
kıvrılıp bekler mutluluğu zamanın kovuğunda

...

bir gün bir gül bir tebessüm
iki kelimelik laf mı aşk
şarkılara yüklenir tüm duygular
tüm sevdikleri el olur da
hayat onunla doğar sabaha

keşke böyle yaşansa tüm aşklar

ve 
ayrılıklar duyguları sorgular


üzülme 
aşk seni bağışlar

yangınının içinde uçuşur anılar

derler ki 
pişmanlık yakışmaz aşka
küllerinden doğarak alışırsın acıya
ve 
içinde umudu büyüterek
yeniden başlarsın hayata

Oya KARAEGE // Aşk kapıyı çaldığında hemen açma… Bazıları, çocuklar gibi zile basıp kaçıyor…. Murathan Mungan

11 Şubat 2016 Perşembe



gün ortasında kuşlar konuyor yüreğime 
hasretin habercisi
susuyorum

tanımadığım birileri çayırları biçiyor içimde
zamansız bu hasat 
acıyorum

deli deli esiyor rüzgar
kokun kayboluyor 
kahrediyor bu çıplak yalnızlık
üşüyorum

ürkek serçe gibiyim
büyüyor içimde hüznüm 
gözlerim gözlerini arıyor 
yoksun
aşk kanaması çoğaldı yüreğimde
teslim ettim sevdamı kör baykuşlara 
yavaş yavaş tükeniyorum

Oya KARAEGE // Camdan Kadınlar

Sen Öldür !
kapını kilitlesen de geleceğim 
yıllar mı beni senden koparacak 
uzaklar mı karartacak ışıklarımı
sitem mi yüreğime hesap soracak 
boş hayallere kapılma

kapını kilitlesen de geleceğim
sana bir aşk büyüttüm
usul usul yürüttüm
okşadım öptüm uyuttum
ağladıkça avuttum
yoruldum
sende kalmalı inan

kapını kilitlesen de geleceğim
yüreğimi sana bırakıp
çekip gideceğim
öldüremedim 
ben veremedim geçen günlerin hesabını aşka
sen de veremezsen 
bana yaz
nasılsa yaşamışlığım var biraz

Oya KARAEGE // Camdan Kadınlar


dur dedin
bekle
karanlıklar büyüttüm yalnızlığımla
izinsiz girme kaybolursun 
süpürülecek kırık dökük acılarım var
temizlenmeli geçmişim yollarımdan ………….taş oldum

yavaş yavaş gel dedin
çarpışa çarpışa yoruldum
viran sokaklarım 
dolaşsın ruhun yaralarımda ………………… rüzgar oldum

koş dedin
ses ol sessizliğime
merhem olsun soluğun 
ısıt tutkularımı 
hazırım sana ………………………………….. ateş oldum

yorgunum dedin
beni tüketme 
esir aklım hala anılarımda
sağım solum özlem 
boyun eğ kararlarıma …………………………kül oldum

savruldum 
uçuşup sağa sola
bir buluta tutundum 
yağmur oldum 
ıslandım saçlarında …………………………..aşk oldum

Oya KARAEGE // Kırık Heceler




yarım kalmış hayatımın palyaçosu gibiyim 
dudaklarıma sahte gülüşler iliştirilmiş 
gözyaşlarıma eksik anılar saklanmış 
yol yordam bilmez bir isyana bulanmış aklım 
ben ağladıkça hayat gülüyor

darmadağınık 
kırılgan
puslu bir akşamın silik renkleri gibiyim 
içime sakladığım çocuk korkmuş 
yüzümden yansıyan düşler yıkık
can kırık 
ben kanadıkça hayat susuyor

Oya KARAEGE // Kırık Heceler


buz tuttu duvarları kalbimin 

çatılarım da sarkıtlar

eşiklerden geçmeye korkuyorum 

hapsedip kendimi çaresizliğime

acılarımın bekçisiyim


bana kalan 

bir deri bir kemik yalnızlığım


fırtına habercisi zaman

ıslatıyor hayallerimi

üşüyorum

saklanmalıyım kuytuma

bulutları örtün üstüme 

ısınsın umutlarım

Oya KARAEGE // Şahmeran'a Ağıt


Bir gün bir tanıdığı ünlü filozofa rastladı ve dedi ki;
“Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”
“Bir dakika bekle” diye cevap verdi Sokrat.
“Bana bir şey söylemeden önce seni küçük bir testten geçirmek istiyorum.
Buna ÜÇLÜ FİLTRE TESTİ deniyor.
“Üçlü Filtre ?”
“Doğru” diye devam etti Sokrat.”Benim arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.
Birinci filtre ile başlayalım:     GERÇEKLİK FİLTRESİ Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan                          emin misin?”
“Hayır” dedi adam “Aslında bunu sadece duydum ve…”
“Tamam,” dedi Sokrat “Demek sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim. Bu filtresin adı
İYİLİK FİLTRESİ Arkadaşım hakkında bana söylemek istediğin şey   iyi bir şey mi?
“Hayır, tam tersi…”
“Öyleyse,” diye devam etti Sokrat, “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.
Bu filtrenin adı  İŞE YARARLILIK FİLTRESİ Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey,benim işime yarar mı?
“Doğrusunu söylemek gerekiyorsa hayır, yaramaz”
“İyi” diye yanıt verdi Sokrat, “Eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?”
Bu düşünce yapısı, Sokrat’ın iyi bir filozof olmasının ve büyük itibar görmesinin esas nedeniydi.
Önyargıdan uzak kalabilmek için filozof olmak gerekmediğini dostlarına sıkça tekrarlayan Sokrat’ın bu Üçlü Filtre testini hayatınıza dahil etmeyi deneyin!