25 Aralık 2014 Perşembe

Kanserden Korunmak İçin Ne Yapabilirim ? ( Bölüm 7) -Dr. Murat BAŞ

ÇEVRESEL FAKTÖRLER
  1. HAVASI TEMİZ YERDE YAŞAYIN
  2. CEP TELEFONUNDAN UZAK DURUN
  3. RADON GAZI (Kapalı mekanlar) ALIMINI AZALTIN
  4. TOKSİN ve OKSİDANLARDAN UZAK DURUN :
    1. Tütün Dumanı (Egzos Gazları)
    2. Endüstriyel Kirlilik(Gıda Kimyasalları)
    3. Tarım İlaçları(Radyasyon)
    4. Yanmış, kavrulmuş ve kızarmış yiyecekler
    5. Güneşe fazla maruz kalmak(Özellikle dik ışınlara)

  1. ELEKTROMANYETİK RADYASYONDANLARDAN UZAK DURUN
    1. BİLGİSAYAR, CEP TELEFONU ve TV ihtiyacınızı ASGARİ düzeye indirin(Wireless Dahil)
    2. MİKRODALGA FIRINLAR ile ısıtılmış yiyecekleri yemeyin
    3. Yüksek gerilim hattı ve baz istasyonundan uzak durun
  2. NEREDE YAŞADIĞINIZA ÖZEN GÖSTERİN
  3. TEMİZLİK KİMYASALLARINI EN AZ MİKTARDA KULLANIN: Deterjan kullanımını(çamaşır, bulaşık makinası ve el ile yıkamalarda), şampuan, doğal olmayan sabun, diş macunu ve kozmetik kullanımını sıfırlamaya çaba gösteriniz.
  4. GÜNEŞSİZ KALMAYIN-GÜNEŞE DE DİKKAT EDİN : Güneşin dik ışınlarına fazla maruz kalmayın, ama en az 20-30 dakika çıplak teninizi güneşle temas ettirin.
  5. ORGANİK-KANSEROJEN OLMAYAN ve RAHAT ELBİSELER GİYİN
  6. EGZERSİZİNİZİ PLANLAYIN (Temiz havada egzersiz yapın ve Yemek sonrası hemen egzersiz, fiziksel ya da cinsel aktivite yapmayın. (Dolaşımdaki kanın, bağırsak yerine kaslara gitmesi nedeniyle hazımsızlık, şişkinlik ve besinlerin parçalanmaması) sözkonusudur. Haftada en az 2-3 gün yürüyün, mümkünse egzersiz yapın
  7. UYKU KALİTENİZİ ARTTIRIN : UYKU; Melatonin eksikliği kanser riskini arttırır.Uykuya yakın saatlerde hazırlık yapın, duş alın, kafein, çay gibi uyarıcılar, asitli içeceklerden uzak durun. Korku filmleri, üzücü haber ve programları izlemeyin.
    Komedi, yaşamın anlamı üzerine filmleri seyredip, kitap okuyarak uyuyabilirsiniz.
  8. İNANÇ RİTÜELLERİ-YOGA veya MEDİTASYONU DENEYİN : EGZERSİZİNİZİ PLANLAYIN (Temiz havada egzersiz yapın ve Yemek sonrası hemen egzersiz, fiziksel ya da cinsel aktivite yapmayın. (Dolaşımdaki kanın, bağırsak yerine kaslara gitmesi nedeniyle hazımsızlık, şişkinlik ve besinlerin parçalanmaması) sözkonusudur. Haftada en az 2-3 gün yürüyün, mümkünse egzersiz yapın
    Nefes almayı doğru biçimde öğrenin. Gevşeme,Rahatlama ve gerinmeyi öğrenin.
  9. BAĞIMLILIK ve ALIŞKANLIKLARINIZI AZALTIN :
    1. Sigara içmiyorsanız bile pasif içicilikten uzak durun(Sigara ve nargile içilen mekanlardan uzaklaşın).
    2. ALKOLDEN UZAK DURUN.
  10. HORMON BOZUCULARDAN UZAK DURUN
  • Stres
  • Süt ve ürünleri
  • Tüm kimyasallar
  • Tarım ilaçları
  • Plastik maddeler
  • Karton ambalaj
  • Hormon tedavileri(Doğum Kontrol, HRT, Menopoz)
Östrojenik etkiye sahip hormonlar (Alkifenoller, Atrazin, 4-MBC, Bromür Alev Geciktiriciler, BHA yiyecek koruyucular)


27 Ekim 2014 Pazartesi

Yorgunum



Şimdi kaburgaları kırılıyor tüm hayatımın

İçeride ne varsa kan revan

Düşler boş bir boğazdan geçiyor

Kimlikler emanet

Yüzlerde solgun maskelerden geriye kalan

İki dudak arası mesafesi

Mırıldanıyorum öylece

''Yorgunum''

Ve sukût…




Ve sukût…  Sukût..

Tefekküre duran derviş gibi narin;
Sızı ince;
Yara derin…

Hz.Mevlana


Anladım ki susmak bir cüsse işi




Anladım ki susmak bir cüsse işi…
Derin denizlerin işi…
Serin sular en hafif rüzgârları bile coşturabiliyor
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar…

Derin denizlerin sükutu büyüler beni
İçimi bir heybet hissi kaplar
Benliğimi hasret duyguları istila eder
Kalbim ürperlerle dolar
Dalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana
Göklerin suskunlugu da öyle
Gök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düşünmüşümdür hep
Sükut her zaman daha manalı, daha derindir

Kalbe sözden çok sükuttan manalar akar
İnsan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı
İnsanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konusacaklardı
Ve ses, sükutun heybetini bozamayacaktı
Konuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır
Evrendeki her varlıkta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır
Sözü ise ancak bir zaruret

Hep derin denizler kadar heybetli bir sükut dinledim ondan
Sanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım
Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum
Hayatın hiç bir kasırgası, hadiselerin hiç bir fırtınası onu dalgalandıramıyordu
O denize imrendiğim an, gözlerim şu mısralara takılmıştı:

Gittim, gittim, denizin sınır yerine vardım
Halin bana da geçsin! diye ona yalvardım
Bir çılgın vesvesede içim didiklense de,
Olaydım o cüssede, O’nun gibi susardım

Gercekten de öyle olmustu Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım
O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi Derin denizlerin işi
Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli…

Şems Tebrizi

20 Ekim 2014 Pazartesi




 Gönül dedi: Ben neyim ki, bir damla sadece; Ben nerde, görmediğim koca deniz nerde! 

Böyle diyen gönül denize kavuşunca Baktı kendinden başka
 şey yok görünürde...''
Ömer Hayyam


Gel




Kimsenin hikayesi daha acıklı değil kimseninkinden.
Herkes hızla yaralanır, tam da aynı yerden..
Birilerinin uysallaştıramadığı kızgınlıkları vardır,
Birileri kırıldıkça keskinleşir.
Birileri ışıklarını söndüremez geceleri, korkaklığından..
Birilerinin gözü karadır,
İpin ucunu bırakır dik bir uçurumdan sallanırken.
Yaşamak güzeldir, eğer bir ölüysen ! 
Herkesin içinde bir parça özlem kalır, dün de bıraktığına.
Kimileri büyük telaşlara kapılır.
Kimileri için önemini yitirir kapıyı kimin vurduğu suratına.
Kimileri kaybetmiştir. Ve bence savaşmış olmak, kazanmış olmaktan daha mühimdir.
Çünkü tarih, kaçanların değil vurulanların adını ezbere bilir... 
Bazıları vazgeçmiştir aramaktan,
Bazıları bulduğunun farkında değildir.
Bazıları kaybolmuş gibi hisseder,
Bazıları geri döner yolun yarısından.
En baştan başlamaya kiminin hali yoktur, vakti kalmamıştır kiminin. 
Bazıları çekip gitmek ister,
Bazıları mutlu sonlara inanmayı seçer.
Herkesin vardır kıyamet ilan ettiği günler. 
Bunları boşver !
Ben seni özledim,
Gel..

9 Ekim 2014 Perşembe

Abdal - Ervah-ı Ezelden



ervah-ı ezelde levh-i kalemden
bu benim bahtımı kara yazmışlar
bilirim güldürmez devr-i alemden
bir günümü yüz bin zara yazmışlar
dünyayı sevenler veli değildir
insanoğlu gamdan hali değildir
canı terk edenler deli değildir
her birini bir efkara yazmışlar
nedir bu sevdanın nihayetinde
yadlar gezer yarın vilayetinde
herkes diyarında muhabbetinde
bilmem bizi ne civara yazmışlar
bilmem tecelli mi yoksa ki
olaydım dünyada ikbali yaver
el etsem sevdiğim acep kim neder kader
beni bir vefasız yara yazmışlar
azanlar leyla'yı mecnun kitabın
Sümmani'yi bir kenara yazmışlar

15 Eylül 2014 Pazartesi

Ne menen şeysin hayat



Öyle çok şeyi yutar, yutar da tutarız ki içimizde, o derinlere ittiğimiz  yerde, üstü örtülmüş bir şeyler olduğunu dahi unuturuz. Öylece derinlere biriktiririz işte.
Yuttuklarımızla yaşar gideriz  ama belleğe girmiştir birkere sırayı bekler sinsice kendini göstermeye. İçine hapsettiğin ne varsa birdaha karşına çıkarılana dek  hatırlamayız bile, o üzülmesin diye saklanılmıştır çünkü derinlere. Taki birileri onu sakladığın yerden kolundan tutup  çıkarana dek hatırlamazsın bile.
O kırılmasın,bu üzülmesin derken bir de bakmışız ki kendimiz parçalara bölünmüşüz de, görülmeyiz bile.
Kimse kırılmasın derken gösterdiğin o vakur haline alışılır ve güçlü addedilirsin. Bu böyle oldukça da daha sertleşir günden güne aldığın darbelerin. Sinmelisin oysa alışılmışı budur bu düzenin.
Biriktirdiklerine dönüp baktığında küçük bir dağ görürsün gözünün önünde patlamaya hazır bir yanardağdır eserin, pek de hünerliymiş ellerin. Kendi içinde yanıp giderken, bırakmazlar kendi haline, patladı mı da bir kere, önüne geleni kendine katar  yakar da geçer.

Yaktın! Yanıyorum.. Öyleyse yan benimle, dercesine.  Hadi acıtmadan,acımadan söndür bakalım  söndürebilirsen. Şimdi Değdiği yeri delip de geçmez mi?

Zamanında sesini çıkarsaydın, örtmeseydin düşüncelerinin üstünü şimdi bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalmazdın oysa. Neyse diyip geçtiklerin, sen üzerinden geçince, geçmiyor işte. Mutlaka yüzleştiriliyorsun günün birinde sen istemesen de. Susup kenara attıkların olduğu yerde çözülmüyor kendiliğinden, üst üste ekliyor durmadan, sende altında eziliyorsun farkında olmadan.
Kurtul içinde ki ağırlıktan.
Ertelenmeden, hesaplar görülüp defterler kapatılsa, rafa kaldırılmadan hayat çok daha güzel olacak.
Ertelemediğinde Kuş gibi hafifler, özgüleşir düşüncelerin, bir kuşun kanadında, kanat çırpar yüreğin ahenkle
Öyleyse;
 Er te le me...
Ç.İ


11 Eylül 2014 Perşembe




Plastik ürünlerde kanser riski

   Vücudumuzda bağışıklık sistemimiz ve kanserojen etkenler arasında sürekli bir mücadele söz konusu. Her gün bünyemizde bazı hücreler normal yapısını kaybederler. Bu anormal hücreler bağışıklık sistemimizin elemanları tarafından tanınır ve yok edilir. Bu süreç her gün yaşanır.
  Vücudumuza giren kanserojen maddeler arasında plastiklerde ön planda yer alıyor. Özellikle yüksek ısılarda çözünerek kanserojen maddelerin ortaya çıkmasına yol açan plastik ürünlerde gıda maddelerinin saklanması belirli riskler taşıyor.
  Yüksek ısılarda ve uzun süre gıdaları plastik saklama kaplarında bulundurulması sonucunda vücudumuza aldığımız bu maddeler hem kanserojen etkilerde buluyor hem de östrojen hormonu benzeri bir etkiyle çeşitli rahatsızlıklara zemin hazırlıyor.
  Erken yaşlarda ergenlik bulgularına neden olan BPA maddesi plastiklerde bulunuyor. Erken ergenlik kadınlarda meme kanseri erkeklerde ise prostat kanseri riskini yükseltiyor.

22 Ağustos 2014 Cuma

ŞEMS-İ TEBRİZİ



* Ey gönül! Şimdi sorarım sana, hangi aşk daha büyüktür?Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi?

* Hakiki dost Allah gibi mahrem olmalıdır. Dostun çirkinliklerine, hoşa gitmeyen hallerine tahammül etmeli, hatasından incinmemelidir. Dosttan yüz çevirmemelidir, dosta itiraz etmemelidir. Nitekim rahmeti bol olan Allah kullarının ayıplarından,


*Her şey insanoğluna feda iken insanoğlu ise kendine cefa olmuştur.


*İnsanlar maşuk aramıyor, bencil duygularına köle arıyor. Köle buluyor ama aşkı bulamıyor.


*Dostluk gül olmaktır yaprağı ile de dikeni ile de.

*Aşık odur ki, Allah'tan aldığı aşk emanetini Allah'a verir. Aşk mezhebinde her şey yüce Aşk'a kurbandır.

*Ey aşk! Sen öyle bir kişisin ki, dünya tokları, senin vuslatının açlarıdır.

*Allah bir insanı senin elinle ayağa kaldıracaksa, sen nasıl elini uzatmazsın? Allah seni insanlara sevdirmek istiyor, Allah senin dağılmış parçalarını topluyor. Aşka nankörlük etme!

*Sen nasıl bir pınarsın Mevlana'm, içtikçe daha çok susadığım.

*Kıyamet günü, bedenim, bedenim diyeceksin. Hz Muhammed, ümmetim, ümmetim diyecek. Cennet, hissem,hissem diyecek. Cehennem, payım, payım diyecek. Rabbu'l-İzzet, kulum, kulum diyecek.

*Şeytanda insandaki özelliklerin birisi hariç hepsi vardır. Şeytanda eksik olan tek nimet aşk. Şeytanın insanı çekememesi aşksızlığındandır.

*Her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.

*"Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

*Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın.

*Sevmeye layık olmayanı hatırlayarak değerli etme. Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme. Unutma; Sevgi yürekli olana yakışır.

*Kalp mi insana sev diyen yoksa yalnızlık mı körükleyen? Sahi nedir sevmek; bir muma ateş olmak mı yoksa yanan ateşe dokunmak mı?

*Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca. Dağı bile taşır insan aşık olup, inanınca.

*Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yarimden de...

*Eğer Allah seni bana yazmışsa, benden kaçışın yok! Lakin kader seni benden almışsa, ağlamaya lüzum yok.

*Eğer susarsan konuşman daha aydınlık olur. Çünkü sükutta hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.

*Ey Celaleddin talipsen yüreğime, yalnızlığını adayacaksın bana.

*Alimken arif oldun peki aşık olmaya namzet misin?

*Gel bakalım ateşle nasıl oynanır göstereyim. Gör bakalım ateş mi seni yakar, sen mi ateşi?

*Her yolun bir adabı vardır. Allahı sevmenin de bir adabı vardır. Derviş sadece gönlü geniş ve ruhu gezgin bir sufi demek değildir ki.

*Sende o var bu var, falan dedi var, falan anlattı var, peki sende senden ne var Mevlana?

*Allah senin kapından aşk sarayına bir insan alacaksa, o insana sen nasıl ben seni sevmiyorum dersin?

*Bu nicelik ve nitelik dünyasının ucunda Dertli sesiyle konuşan bir adam durmakta! Gözü kartallarınkinden bile daha keskin Yüzü şahididir gönül ateşinin İç ateşinin yakıcılığı artıyor her zaman Arzuyla dolu bir ruhtan, yanan bir avuç topraktı

*Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.

*Aşık olmakla sevmek arasındaki farkı sormuşlar? Cevaplamış Şems: Senin baktığına herkes bakar; ama senin onda görebildiğini herkes göremez. Herkes aşık olabilir; ama hiçkimse senin gibi sevemez. Tek fark sensin.

*İlmi olmayan bir beden suyu olmayan bir şehre benzer.

*Kadın; bilmeyene "nefs", bilene "nefes"tir.


20 Ağustos 2014 Çarşamba

Ne kadar şanslıyım diyorum bazen


Ne kadar şanslıyım diyorum bazen; sabah uyandığımda güneşin doğuşunu görebiliyorum.Sonra daha uyanır uyanmaz günaydın diyebileceğim sevdiklerim var yanımda onları sarıp okşayabilecek ellerim sonra..
Anlamıyorum nedir bize yetmeyen şey neden şükretmeyiz onca birbirinden müthiş güzelliklere sahipken.Hep daha fazlasını neden bekleriz ki hayattan...
Oysa yitiren biz değil miyiz bir bir her zerresini o en güzel anların.Farkında olmadan hoyratça kullanan dilimizi , sesimize şevkat , sevgi eklemek yerine biz değil miyiz ağzımızdan çıkaran en karanlık çığlıkları...
Değecek mi peki yıktıklarımıza yok ettiklerimize elimizde kalanlar ya birgün yıkılan duvarların altında kalırda ezilirse gövdelerimiz, ya bir gün ezilirsek kendi topuğumuzun altında.
Kısacası geleceği beklerken,geçmişimizle uğraşırken bugünümüz öldürüyoruz.Artık vazgeçelim bugünün katilliğinden.Bulunduğumuz zamanın tadını da çıkarmak belki kısa bir reçete olacaktır sanırım bizlere.Peki mutluluk nerede aranmalı?Öpülmemiş ve sevilmemiş çocuklarımızda mı,aşık olduğumuz ama söyleyemediğimiz bir kadın veya erkekte mi,hep saklanmış hiç giyilmemiş bir kıyafette mi,hiç yenmeyen bir yemekte mi,bir kuşun kanadında mı?Yoksa Kaf dağının arkasında mı mutluluk bir düşünün bakalım yoksa yanı başımızda mıdır o?

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Tebriz’li Şems’in 40 kuralı


Tebriz’li Şems’in 40 kuralı 


Elif Shafak, “The Forty Rules of Love: A Novel of Rumi”
Viking, published by the Penguin group
ISBN: 978-0-670-02145-1
Türkçe çeviri: K.Yiğit Us ve Elif Şafak, “Aşk”, Doğan Kitap ISBN 978-605-111-107-0
1.Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok eğer, Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
2. Hakk (Gerçek) yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzunun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil.
3. Kuran dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonraki batıni (içe ait, gizli) mana. Üçüncü batininin batinisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.
4. Kainattaki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O’nu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.
5. Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. ‘Aman sakın kendini’ diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: ‘Bırak kendini, ko gitsin!’ Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
6. Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.
7. Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat’i keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.
8. Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
9. Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
10. Ne yöne gidersen git, -Doğu, Batı, Kuzey ya da Güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.
11. Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir “sen” zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
12. Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.
13. Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı hoca şeyh şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir, tutup ona hayran olmaya değil.
14. Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
15. Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek herbirimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler
16. Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.
17. Esas kirlilik, dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
18. Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil, bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara; dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen rabbini bilir. Başkalarıyla değil, sadece kendiyle uğraşan insan, sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır.
19. Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin, yakında gül yollayacak demektir.
20. Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün, gerisi zaten kendiliğinden gelir.
21. Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.
22. Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur ama bekri aynı namazgaha girdi mi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.
23. Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte. Sufi daima orta yerde…
24. Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.
25. Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. ikisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
26. Kainat yekvücut, tek varlıktır. Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının, hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucundaki tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.
27. Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse, dünya değişir.
28. Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu an’ın hakikatini yaşar.
29. Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, ‘ne yapalım kaderimiz böyle’ deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir, öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin.
30. Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez. Sufi kusur görmez, kusur örter.
31. Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
32. Aranızdaki bütün perdeleri tek tek kaldır ki, Tanrı’ya saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost… ve sakın kendi doğrularını putlaştırma! İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!
33. Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen bir hiç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.
34. Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine böyle bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan, çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır, emin bir beldede yaşar.
35. Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Tanrıya inanmayan kişi ise içindeki inananla; insan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
36. Hileden, desiseden endişe etme, eğer birileri sana tuzak kuruyor, zarar vermek istiyorsa, Tanrı da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan!
37. Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.
38. ‘Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?’ diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
39. Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için yeni bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz, her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı kalmaz; ölen her sufi için bir sufi daha doğar.
40. Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır.  Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, mecazi mi yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma. Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tanımlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır Aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Sözün bittiği yer


Hayat der ki ;



Hayat der ki ;
sevdiklerinizi artı ve eksileri ile kabul etmeyi öğrenmedikçe ,
sevmeyi ve sevilmeyi beklemeyin...
Yoksa sevmenin lezzetine varamayacak,
eleştirmekten sevmeye vakit bulamayacaksınız....

Ve hayat der ki;
dostluk ipekten bir gömlek gibidir...
Onu taşımayı bilemezsiniz
sırtınızdan kayıverecektir...
Sırtında dost gömleği olmayan yürekler hep üşürler..

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Doğum Günün Kutlu Olsun Sevgilim!



Sevgilim, sevdiğim, sevdiceğim;
Ömrümün hangi baharıysa o veya hangi duanın karşılığıysa gelişin, içime başka mevsimlerin güzelliklerini getirdin. Sevginin gücünü tanıdım seninle, sevgiye inandım.
Senden önce yaşadığım ne varsa, hepsinin sana ulaşmak için geçilmesi gereken zorlu bir yolculuk olduğunu anladım.
Sen benim en zor anlarımda sığındığım limanımsın. Fırtınalardan kaçıp saklandığım, kendimi güvende hissettiğim dağımsın.
Seninle eksik olan bir yanımı tamamladım. Seninle ömrümün geri kalanını anlamlandırdım. Bir hayatı hediye etmek gibi, bir canı bağışlamak gibi; gözlerine baktığımda kendi doğuşuma uyandım.
Seni sevmek, başka hiçbir yerde bulunamayacak sihirli bir ırmağa ellerini değdirmek gibi… Yeniden ve yenilenerek seviyorum her gün seni.
Her sabaha hala seni severek uyanmanın lezzetliyle başlıyorum. Günümü güzel kılıyor seni düşünmek, ömrümü güzelleştiriyor.
Seni sevmek beni çoğaltıyor, değiştiriyor. Bencilce de olsa, sonsuza kadar seni sevmenin arzusunu hissediyorum.
Her yeni yaşında, her yeni yılında, her geçen gününde seninle olmak istiyorum. Saçlarının her uzayışını, gözlerinin kenarındaki her çizginin oluşunu, saçlarının tek tek beyazlamasını seyredebilecek kadar uzun zaman elini tutmak istiyorum.
Seninle yaşlanmak istiyorum, seninle yaşamak istiyorum, seninle olmasam bile seni seviyorum. Geçen her gününün şahitliğini istiyorum. Doğum günün kutlu olsun sevgilim. Sen nasıl mutlu olacaksan, yeni yaşın öyle geçsin çünkü ben seni ben gibi seviyorum.
C. Ünal

Doğum günümü hatırlar mısın?




Kaç yıllık ömrümün bir yaşını daha deviriyorum. En önemli ve keyifli zamanları seninle geçirdiğim için gülümsüyorum ama sen beni bugün hatırlar mısın?
Doğum Günümü Hatırlar mısın?
Ajandanın 4 Mart gününde adım yazılı mıdır? Boş ver ajandayı, kalbinin bir yerinde adım saklı mıdır? Benden kalan anıları nasıl hatırlarsın?
Geçmişi düşünür müsün hiç? Bir yerlerde, birilerine sarıldığında, bir sevişmenin orta yerinde aklına düşer miyim?
Ayrılığımız bile güzeldi seninle. Kırmadan, acıtmadan, incitmeden gidebilmeyi becermiştik ama adı ayrılık ne olsa; düşündüğünde biraz hüzünlenir misin?
Yaşadıklarımızı nasıl tanımlarsın? Geçmişi düşününce aklımıza ilk gelenler kötü anlardır ya; beni düşününce ilk olarak neyi hatırlarsın?
Adım geçiyordur elbette dost sohbetlerinde. Benden izler kalmış mıdır sende? “Şunu da, bu kadın sayesinde kazandım” diyebilir misin? Bilmediğin, görmediğin bir şey öğretebilmiş miyimdir sana?
Yokluğum fark edilir mi hayatında? Önemsiz ama kimse tarafından doldurulamayacak bir boşluk kalmış mıdır kalbinin bir köşesinde?
Bir film, bir şarkı, bir koku, beni hatırlatır mı? Burnunun direği sızlar mı gece yarısında? Yanında olmamı istediğin birkaç saniye olur mu?
Yaşam akıp gidiyor elbette ancak senden çalabildiğim tebessümlerin var mıdır? İyisi ve kötüsüyle yaşadıklarımıza, “iyi ki yaşamışız” diyebilir misin?
Eski sevgilim, hep sevdiğim, bugün doğum günüm.. Bilmem beni hatırlar mısın?
C.Ünal

Sevgiliye doğum günü mektubu




Bir ömrün en ıssız yerindeydim, sonra birden sen geldin. Geldin ve bildiğim her şeyi değiştirdin. İçinde umut olan bir yolculuğun başlangıcıydın benim için ve seninle sanki yeniden dünyaya geldim.
Bazen, hani o gözlerine dalıp gittiğim düş saatlerinde, seninle geçirilen günlere dua ediyorum ve teşekkür ediyorum Tanrı’ya, senin sevgini hediye ettiği için bana.
Varlığın, yıllarca içimde birikip sertleşen bütün korkuları tek tek çözüyor. Siyah olan ne varsa yeryüzünde, seninle beyaza dönüyor.
Aklımı, ruhumu, bedenimi teslim alıyorsun hangi vakit öpsen dudaklarımı. Bir sevişmenin dua gibi, tören gibi yaşandığı dakikaları tadıyorum seninle.
Her şey büyük bir kaosken hayatımda, sen gelince duruluyor yaşamın kargaşası. Sanki senden daha fazla değil dünya ve o kadarı bana yetiyor.
Ömrümün en güzel anlarına şahitlik eden yol arkadaşım, elbette hesapsız bir düş peşindeyim seninle ve hiçbir beklentisi olmadan sevdalanıyor sana aklım.
Yüreğimin bitmeyen cümleleri var, oysa ben hep başka zalimlerin ellerinde tükendim sanırdım. Seninle anımsamaya çalıştığım bir şarkı gibi, dilimin ucunda geçmişin kötü günleri….
Yağmurlu gecelerde camıma vuran damlalar, yaz güneşi ve hatta baharda bir anda odamdan içeri dolan çiçek kokusu sensin. Sensin ömrümün sebebi ve hiç bitmeyen bir şiir gibi sevileceksin.
Gün ışığıyla yıkadığın kalbimin, artık sahibi de sensin, nedeni de… Ne kadar sevebiliyorsan sev çünkü bedenimi de sana sundum ben tüm kalbimle.
Şimdi uzun yıllar bu şehirde hiç sana rastlamadan geçirdiğim o ıssız günleri düşündükçe; seni bir defa daha seviyorum. Varlığın iyi geliyor özüme, bir yerlerde beni seviyor olduğunu bildiğimde sakinleşiyorum.
Seni aklımda saklıyor, içimde hissediyorum. Doğum günün kutlu olsun sevdiğim! Hiç bıkmadan ve tüketmeden sevdamı, her yeni yaşında yanında olmayı istiyorum. Bu ömrü birlikte bitirelim diye dua ediyorum çünkü seni çok seviyorum.